“BAŞKANI KADIN AMA ŞEHİR ERKEK ŞEHRİ”

Güncel Şehir Sohbetleri’nde bu haftaki konuğumuz, Av. Özge Özsoy Alkurt...

“BAŞKANI KADIN AMA ŞEHİR ERKEK ŞEHRİ”

 

Mütevazı bir şekilde hayallerinin peşinde koşan ve anne adayı iken hukuk fakültesini bitiren, üçüncü üniversitesinden mezun olmanın hesaplarını yapan Özge, Gaziantep Barosu üyesi; kadın ve çocuk hakları konusunda aktivist, çeşitli sivil toplum örgütlerinde aktif rol üstlenen, sosyal sorumluluk projelerinde görev alan aynı zamanda kadının statüsünün yükselmesi konusunda idealizmi olan bir hukukçu kimliği ile karşımıza çıkıyor.

BU HAFTA SOHBETİMİZİN TEMASI: KADIN

Güncel Şehir Sohbetlerimizin bu haftaki ana temasını özünde kadınlar oluşturuyor. Bu nedenle kendisine, öncelikle kadının Gaziantep’te; sosyal, siyasal ve ekonomik anlamda neden yeterince temsil edilmediğini sorarak başlıyoruz ve meseleyi çay, kahve eşliğinde derinleştiriyoruz.

“ERKEK EGEMEN ZİHNİYET HALEN ETKİN AMA BİZ DE VARIZ”

“Aslında bu konuda geçmiş yıllara oranla daha iyi durumdayız” diye söze başlıyor ve devam ediyor, “Kadının cumhuriyet döneminde verilen mücadeleler ve son dönemlerde artan farkındalık çalışmaları nedeniyle bir nebze olsun toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlarda daha fazla yer almaya başladığını görüyoruz. Bu yeterli mi? Tabi ki asla değil. Sadece kadın olmaktan kaynaklı kimliği ile evde dört duvar arasına hapsedilmiş, geleneksel ve toplumsal baskılarla bunaltılmış, eğitime ulaşması engellenmiş, iş hayatındaki erkek egemenliği arasında boğulmuş kalmış, meclislerde, siyasi parti, sendika, dernek, meslek odalarında yeterince temsil edilememiş kadın profilinden, artık sahaya inen, mücadele veren, örgütlenen ve ne istediğini bilen kadına doğru evrildik. Özellikle son dönemde tırmanışa geçen kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda gerçekten kamuoyunu harekete geçirebilecek bir sinerji de var. Ancak İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi bu konuda elde edilen kazanımları biraz sekteye uğrattı. Ancak biz kadınlar olarak ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ demeyi ısrarla sürdüreceğiz.

“İŞLER ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİL”

Kadın, evden dışarı çıkamıyordu. Toplumsal karar alma mekanizmalarında ve siyasal yaşamın içerisine girmiyordu. Olanı biteni sineye çeken bir karakteri vardı. Erkek egemenliğini tamamen kabul etmiş ve bunu kanıksamıştı. Ama artık işler eskisi gibi değil” diyor.

“KADIN ŞORT DA GİYER, BAŞÖRTÜSÜ DE TAKAR. KİMSE BUNA KARAR VEREMEZ…”

Son dönemde, kadının baş örtüsü, kılık-kıyafeti daha doğrusu yaşam biçiminin siyaset malzemesi haline getirilmesi konusunda ne düşündüğünü sorduğumuz Av. Özge Özsoy Alkurt, hemen özgürlüklere atıf yaparak, “Bırakın kadın ne isterse içinden nasıl geliyorsa, nasıl inanıyor, düşünüyor veya yaşıyor ise öyle giyinsin. Kadın şortla da gezebilir, baş örtüsü de takabilir. Bu onun yaşamsal tercihi. Hiçbir yapı biz kadınlara oturduğu yerden rol biçmesin. Namus ve ahlak dersi vermeye kalkışmasın, giyim-kuşamı ile yargılamasın. En muhafazakarından, en feministine kadar geniş bir yelpazede yer alan bizlerin özgür iradesine ipotek koymaya, yönlendirmeye, şekil vermeye çalışmasın. Bu toplumun yarısını teşkil ediyor isek özgürlüklerimiz için sonuna kadar mücadele ederiz. Bunun siyasi mülahaza konusu haline getirilmesini doğru bulmuyorum” diye net bir tavır koyuyor.

“AİLE ŞİRKETLERİNDEKİ KADINLAR BİLE AİLENİN FİRMASINDA YER ALAMIYOR”

Sohbeti biraz yerelleştirerek özelde Gaziantep’in durumunu analiz etmesini istiyoruz. Bakış açısının çok farklı olduğunu görüyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’i işaret ederek, “Kenti yöneten kişinin bir kadın olduğu düşünüldüğünde; belediye meclisinde, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Borsa, İhracatçı Birlikleri, Organize Sanayi Bölgeleri, meslek odaları, sendikalar, muhtarlar, iş dünyasındaki patronlar ve hayatın bütün alanlarını işaret ederek, “Bakın Gaziantep ticaret ve sanayide bölgesinin lider kenti. Üretim, istihdam, ihracat gibi ülkeye büyük değer katan bir kent. Ama aynı zamanda aile şirketlerinin öne çıktığı bir yapı var. Türkiye’de üretimdeki ilk 500 ve ikinci 500 büyük firma listesi ile gurur duyuyoruz. Çelişki şurada: Bu aile şirketlerinde neden patronların eşleri, kız çocukları, gelinleri yönetici değil. Şahsen ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum.

GAZİANTEP’İN BAŞKANI KADIN, KENDİSİ ERKEK KENTİ

Adı aile şirketi ama aslında erkek şirketi. Siz, kadınları üreten bir ekonomin içine çekmezseniz, iyi eğitimli olmalarını sağlamaz iseniz, karar alma mekanizmalarında yer vermezseniz bunun adı sürdürülebilirlik olamaz. Fatma Şahin, Derya Bakbak, geçmişte Canan Candemir, birkaç göstermelik yönetici hepsi o kadar. Özellikle büyük dönüşümlerin yaşanmasına rağmen son 20 yıldır siyasete de toplumsal yaşama da kent ekonomisine de erkek egemen zihniyet yön veriyor. Şehrin başkanı Fatma Şahin ama şehir erkek kenti. Bu durumun kadınlar lehine sizce de eşitlenmesi gerekmiyor mu?” diyerek bu kentin sadece erkek mantalitesi ile büyüyemeyeceğini net sözcüklerle ortaya koyuyor.

“KADIN ÖRGÜTLENMELERİ ‘EĞLENCELİK DEĞİL, SADECE ZAMANA İHTİYACIMIZ VAR”

Tam da burada kadın örgütlenmelerinin daha doğrusu kadın örgütlerinin daha fazla rol kapması ve kurumsallaşması gerektiğine dikkat çekiyoruz. Gazete olarak biz, kadın merkezli yapıların etkili olmadığını düşündüğümüzü ve buradaki sivil toplumcuğun daha çok “eğlencelik” bir durum olduğunu aktarıyoruz. Av. Özge Özsoy, bu görüşümüze katılmıyor. Daha radikal bir ifade ile, “Kadının yeri dünya değil artık uzay olmalı. Erkeklerin yaptığı her işi biz de yapabiliyoruz. Kadın örgütlenmelerinin tarihi öyle çok uzak değil. Biz de kabuğumuzu yeni yeni yırtıyoruz. Birkaç iyi örneğin dışında rol model kadının olmadığı kentimizde iyi niyetli kadın yapılanmalarına yönelik eleştirilerin biraz haksızlık olduğunu düşünürüm. Elbette karşılaşılan sorunlar, üretilen çözümler, verilen mücadeleler ve alınan sonuçlar kadın örgütlerinin deneyimlerinin ve kapasitelerinin artmasını sağlayacaktır. Öncü, eğitici, öğretici, hazırlayıcı için zamana ihtiyacımız var” şeklinde değerlendiriyor.

Haftanın bu renkli sohbetinde karşımızda kadın bir avukat olunca işi ister istemez son günlerde artan boşanma davalarına da getirmeden edemiyoruz. Sorumuzu direkt soruyoruz. Boşanma olaylarında ne durumdayız, davaları kimler açıyor, sebepler nelerdir?

“EVLİLİKLERDE BOŞANMA VAKALARI, 1 AY İLE 3 YILA VARAN SÜRELERE KADAR DÜŞTÜ”

Öncelikle Aile Mahkemesi sayısının son yıllarda 6’dan 10’a çıktığına dikkat çeken Av. Alkurt, “Evlilik süresi ve açılan dava sayısında artış var. Daha önce 10, 15 yıllık evlilik sonrası boşanma davası açılırken son dönemlerde bu sürenin 1 ay ile 3 yıl arasında çok kısa sürelere düştüğünü görüyoruz. Kadının statüsünün biraz yükselmesi, yaşamın olağan akışı içinde yer almaya başlamaları, eskisi gibi yaşadıklarını sineye çekmemeleri kadınların boşanma davalarında daha cesur davranmalarını sağladı.  Buna rağmen çağın getirdiği yenilikler ve değişimlerin de payı var ama bunlar olumlu yönde değişimler değil. Türk aile yapısını zedeleyen sabah kuşağı programları, diziler, filmler, sosyal medya mecralarının yanlış kullanımı ve ekonomik sıkıntıların maalesef boşanma davalarına hatırı sayılır bir yer tutuyor.

“SURİYELİLER KIZLAR KÜÇÜK GELİN, ERKEKLER CİNSEL SALDIRI SANIĞI OLUYOR”

Ancak şöyle bir toplumsal yara var ona da değinmeden geçemeyeceğim. Gaziantep’te biliyorsunuz ülkelerindeki iç savaştan kaçarak gelen çok yoğun bir Suriyeli nüfusu var. Bunun getirdiği ve bizim de bir parçası olmak zorunda kaldığımız büyük bir sorun var. Suriyelilerde nikahsız birlikte yaşamak çok yaygın. Bu nedenle küçük yaştaki kızlar, çocuk gelin oluyorlar. Hamile kalıp, doğum servislerine gittiklerinde reşit olmadıkları için adli vaka olarak değerlendiriliyorlar. Dolayısı ile bunlarla evlenen erkeklere “cinsel saldırı” suçundan dava açılıyor.  Kızın kendisi çocuk, kucağında bir bebek, dil bilmiyor, derdini anlatamıyor. Resmi nikahı olmadan evlendiği kişi cezaevinde. Bu şekilde açılan çok sayıda ceza davası olduğunu biliyorum. Bunun bizim açımızdan büyük bir toplumsal sorun olduğunu ve bir an önce önlem alınması gerektiğini de sizin aracılığınız ile paylaşmak istiyorum” diyerek gerçekten önemli bir sıkıntıya parmak basıyor.

GENÇ KIZLARA VE KADINLARA ALTIN TAVSİYELER

Son olarak avukat kimliği ile kadınlara ne tür tavsiyelerde bulunmak istediğini sorduğumuz Özge, “Kadınlar susmasınlar. Evlilikte edinilen malların sadece erkeğe ait değil, kadının da bunda hakkı olduğunu unutmasınlar. Anneler kızlarının mutlaka iyi bir eğitim almasını sağlasın. Evlilik birlikteliği yürümüyor ve özellikle şiddete uğruyorlar ise Gaziantep Baro’sunun yanlarında olduğunu unutmasınlar. Gerekli adli yardımı buradan alabilirler. Genç kızlarımızın bir hayali, ideali, hedefi olsun. Liseyi bitirip evlenirim diye düşünmesinler. Mutlaka iyi bir eğitim almayı planlasınlar. Kadınlarımız okumanın yaşının olmadığını akıllarından çıkarmasınlar. Ben, hukuk fakültesini çocuğuma hamile iken bitirdim. Kadınlar sosyal, siyasal, ekonomik ve toplumsal hayatın içinde olmaya özen gösterinler. Olabildiğince örgütlü yapılar içinde yer alsınlar. Kadınsız bir dünya olamayacağı fikrinden vazgeçmesinler. Kendilerine inansın ve güvensinler” diyerek sözlerine son verdi.

Bu son derece verimli ve zihin açıcı sohbet için kendisine teşekkür ediyoruz.

 

 

 

27.10.2022 (Haber Merkezi)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR