UZAY Y(Ç)AĞI

UZAY Y(Ç)AĞI

 

Yaklaşık bir buçuk aydan beri tuhaf şeylerle karşılaşıyorum. Yıllardan beri tanıdığım (en az otuz yıl diyeyim) ve mevcut iktidara yakınlığından hiç kuşkum olmayan arkadaşlarda bir alevlenme gördüm. Şahısları iyi tanıdığım için samimiyetlerini de samimiyetsizliklerini de sezebiliyorum. Biraz da dindarlık olan bu arkadaşların hepsi de iktidara kızar gibi yapıyordu. Girdikleri kanal ise hep aynıydı:

-Bu Tayyip’e artık dur deme vakti geldi?
-Hayırdır abi, belediyede işini mi halletmediler?
-Yav benim ne işim olacak bunlarla. Şu yaptıklarını görmüyor musun?
-(Gülerek) Gene ne yaptılar?
-Bir de gazeteci olacaksın. Dünyadan haberin yok. Bu İstanbul Sözleşmesini başımıza musallat eden bu değil mi?
-Haberim yok(!)
-Sen uyu, uyu. Kadın istesin bir telefon açıp seni eve bile koymaz. Bu sözleşmeyle öyle kolaylıklar, öyle imkanlar tanındı ki kadınlara, yolda gittiğin yerde bir kadın ‘bu bana sarkıntılık etti’ desin en az altı ay hapis yatarsın…

Bir buçuk aydan beri en az on kere bu tür diyaloglarla karşı karşıya kaldım. İlk iki-üç tanesi ile acayip tartıştım. Her şeyde olduğu gibi bunda da yüzeysel bir durum olduğunu, öldürülen kadınların öldüğüyle, işkenceye uğrayan kadınların  zulümle karşı karşıya  kaldıklarını izah etmeye çalıştım. Hatta şehrimizde yaşanan Duygu Delen olayını uzun uzun anlattım.

Nafile bir ikna sohbeti olduğunun farkındaydım. Çünkü topu döndürüp dolandırıp CHP’ye getiriyorlardı. ‘Aha görüyorsun işte CHP de -İstanbul Sözleşmesi yaşasın- diye kampanya başlatmış. Bu CHP zihniyetinden çektiğimiz ne?’ diye sohbeti bağlıyorlardı.

Bu sabah yine epeydir görüşmediğim (siyasi nedenlerden dolayı) bir arkadaş aradı. Muhabbet yine aynı. Ancak bu kez bir de davet vardı.

-Ben AKP’den ayrıldım Yusuf
-Hayırlısı olsun hocam. Hangi partidesin sorması ayıp?
-Erbakan’ın partisindeyim. Yeniden Refah Partisi
-Yolunuz açık olsun hocam.
-İl Başkan Yardımcısıyım. Artık buradan hizmet vereceğim insanlara.
-Tebrik ediyorum hocam.
-Sen de bırak artık bu CHP’yi, ne aldın ne veremiyorsun bilmiyorum ki? Tutturmuşsun bir CHP de CHP diye…

(Bir buçuk aydan beri süregelen diyaloglardan dersimi almıştım. Niyetleri belli. Fatih Erbakan’ın duruşunu bilmesem yutturacak. )

-Bıraktım zaten hocam.
-Allah allaaa. Hayret!
-AKP’ye geçtim hocam.
-Hııı. Ney?

Sonrası malum: Kem küm hedü hüdü. Hadi Allah selamet versin…

Tabi telefonu kapadıktan sonra içimden epey verip veriştirdim.
Hadi samimiydin davanda, AKP’den ayrılma için de ikna etmeye çalışsana!

Aklıma 2004 seçimleri geldi. Yine aynı ikiyüzlülük, yine aynı hilebazlık, yine aynı üçkâğıtçılık.
O zaman da yaşlıları şöyle kandırıyorlardı:
-Hangi Partiye oy vereceksin?
-Celal Doğan’a
-O zaman lambaya bas…

Epey uzun anlattım ama boş konuştum. Çünkü konumuz bu değil.
Sosyal medyada bir arkadaşın ‘bakkallarda ayçiçek yağı bardakla iki liralık, üç liralık satılmaya başlamış’ paylaşımını görünce hemen araştırdım.

Gerçekten de durum öyle. Pet bardağa koyup, bir liralık iki liralık, üç liralık, dört liralık satıyorlar. Pet bardağın tamamı dört lira, yarısı iki lira. Muhabir haberi yaparken bir liralık şeker istendiğine ve bir tane çocuk bezi istendiğine de tanık oluyor…

Tabi bu haberi googla soruşturmak için yazdığımda doğrudan bu haber çıkmadı. Öncesinde karşılaştığım şey daha vahim.
‘PTT kendisinden ucuza Ayçiçek yağı satan firmayı mahkemeye verdi’

Ancak konumuz bu da değil.
Konumuz memleketin yeraltı madenlerini yabancılara satarken, uzaydaki madenlerin ekonomiye kazandırılmasını tartışan yandaş medya hiç değil.

Konumuz şu:
“Ey CHP sen istesen de istemesen de uzaya gideceğiz”

22.02.2021 (Deniz YUSUF)

DİĞER YAZILAR

ÖZGÜR BAŞIM

SURİYELİ İLE EVLENMEK