Budur Müslümanlık!

Budur Müslümanlık!

 

Müslüman haram yer mi?
Müslüman yalan söyler mi?
Müslüman zengin olur mu?

İslamiyetin 'ne' olduğuna dair yuzbinlerce, milyonlarca tanım vardır. Yüzlerce hatta binlerce tarikat-cemaat...

Yoldan tuttuğunla röportaj yapsan, kimi "Komşusu açken tok gezmeyendir" der, kimi "Üç Cuma üst üste namaz kaçırmayandır" der.

Hoş, şimdilerde camiler de kapalı, tüm Müslümanlar 3 Cuma kaçıracaklar üst üste ama...

Biri Mevlâna'ya vurulmuştur, biri Yunus Emre'ye... Sanki birbirleriyle en ufak bir benzerlikleri varmış gibi... Mevlâna ve Yunus hep birbirine karıştırılır; harmanlanır. Nedense... Kimse Mesnevî'yi okumadığı içindir belki... Kur'an-ı Kerim'in kapağını açmadan bir ömür geçirip ama Müslüman olarak öldüğü düşünülen milyonlarca insan gibi...

Allah için savaşmayı bırakıp; Allah yerine koydukları insan ya da menfaatler için savaşan ancak zekât vererek, Hacca giderek bu günahlarından arındığını sananlar da Müslüman olduklarını iddia ederler.

Kimse bilemez tabi, Allah bilir...

Şimdi ben size Müslümanlıktan ne anladığımı yazayım da artık kim Müslüman kim değil; Allah için değilse de benim için ortaya çıksın...

Yıl 1984, yer Amerika Birleşik Devletleri - Los Angeles... Hani şu Kalifornia'nın en büyük 2. Kenti

Los Angeles Olimpiyatları...

Judo kategorisinde final günü... Finale 2 sporu çıkmış: Birisi Japon Yasuhiro Yamashita, diğeri de Mısırlı Muhammed Ali Rashwan...

Finalde karşılaşacaklar ama tarihte ilk kez finalde kimin kazanacağı belli: Muhammed Ali Rashwan... Çünkü Yamashita, yarı finalde çok zorlanmış ve sağ bacağında kas yırtılmaları var. Bandaj-tedavi falan ama yine de mindere seke seke çıkıyor.

Yüzünde "Buraya kadar" gibi bir ifade var.

Maç başlıyor ve herkes Mısırlı Rashwan'ın Japon Yamashita'nın zaten sakat sağ bacağına yapacağı tek vuruşla 3 saniyede maçı bitirmesini bekliyor.

Ama olmuyor...

Mısırlı Muhammed Ali Rashwan, Japon rakibinin sakat olan sağ tarafına karşılaşma boyunca hiç vurmuyor ve hatta rakibinin çok daha iyi olduğu yer pozisyonunda oynuyor, iyi mi?

"Kesin kaybedecek" denilen Japon maçı kazanıyor ve Altın Madalya alıyor.

Bizimkine maçtan sonra soruyorlar: "Neden sağ tarafına vurmadın? Niye altın dururken gümüşle yetindin?" diye...

Ne diyor biliyor musunuz?

"Ben" diyor Rashwan... "Müslümanım"... "Benim dinim, karşımdakinin zayıflıklarından yararlanmayı yasaklıyor! Eğer kas yırtılması olan sağ ayağına vursaydım, rakibim sakat kalabilirdi. Altın madalya için buna değmezdi".

E, şimdi ben böyle bir Müslüman tanıdıktan sonra bizim memleketin şampiyonlarına ne diyeyim?

Karılarını-kızlarını acımasızca dövüp, yerle bir eden altın madalyalı erkeklerimiz...

Mahalleyi sıradayağından geçiren, dedikoduyla namuslu-onurlu insanların yuvalarını dağıtan; komşusu açken kapıyı-pencereyi örtüp evde pirzola yiyen Altın Madalyalı abilerimiz-ablalarımız...

"Çoluğum çocuğum var, ne yapim gidim öldüreyim mi? Allahından bulsun!" diyen onurlu insanlarımızı üzen, hakkını yiyen, gasp eden Altın Madalyalı yerel yöneticilerimiz... İşadamlarımız...

"Milletin malı deniz, yemeyen domuz" diye düşünen Altın Madalyalı bürokratlarımız, iş adamlarımız, dernek-sendika başkanlarımız...

Ve... Altın Madalyalı troller... Altın Madalyalı fedailer...

Sevgili Altın Madalyalılar...

Şampiyonlar...

Siz mi Müslümansınız?

Emin misiniz?

Son kararınız mı?

15.04.2020 (Ferdi GÜNGÖR )

DİĞER YAZILAR

Ferhat Göçer ile MSG'de ne değişecek?

Yavuz ile Tayfun: Yorum Farkı

Kaftancıoğlu görevden alınırsa...

Teknolojiyle Evlenenler

Levent ve İsmail: Ülkenin Yüzakı

Çocukluğuna İhanet Eden Biz Büyükler

Gerikafalılık ve Çağdaş Trol

Luppo yiyen işverenmiş

Luppo Çağrısı