"AKREP GİBİSİN KARDEŞİM"

"AKREP GİBİSİN KARDEŞİM"

 

Ölüleri,  orman yeşili mezarlıkta yatar, yaşayanları her gün  bön bön  gün griliğe bakar…

Ağaç kesmek adettendir, yeşili görmek isteyen manava gitmelidir.

Halk otobüsleri ve işçi servislerine “konserve” denir; hafif raylının 69 model konserve vagonları Alamanya’dan  ithal edilir…

Ekmeği yenmez, suyu biraz içilir, havasından kışın insanlar ölür,

Arabada çekme halatı olmaz ama mangal gezdirilir; at eşek, kokmuş tavuk, bizon, bufalo eti de ne hikmetse hep bizdedir…

6 gün çalışılır bir günde yenilir; buna rağmen yine de esnaf sahresi  (pikniği) düzenlenir.

Hırsızı Osmaniye’den, sigarası Barzani’den, suyu Maraş’tan gelir.

Cindereli Nijmegenli ile, Yukarıbayırlı Diusburglu , Çıksorutlu Ludwigshafenli hatta Ulan Batorlu ile kardeştir…

Fıstığına Siirt, Maraş baklavasına Selanik, nanik yapar.

Bazıları (!) için şehir lüküs hayat, hatta işler gıcırında “yan gel de yat” yeridir.

Adamın kötüsüne jargonda, “halfe” genelev yosmasına “esnaf(mış)” denir.

Şehir şeytan kaynar ama hep birlikte umreye gidilir.

Her okul mutlaka sınav birincisidir, yine de “eğitim eğitim” diye isyan edilir.

Zamane avcıları tazısız, danışmalar diplomasız, siyaseti biraz arsızdır.

Şehir, güya marka, neresinden bakarsanız bakın kirazlıktır arka.

Organizesi Covid bacalı, çirkinleri kocalı, güzelleri çok nazlıdır evde kalır bu kentin.

İktidarı alaycı, muhalefeti vay vaycı, sivilleri çıkarcırdır…

Hava karardı mı perde de  kapanır, sohbet edecek adam mumla aranır.

Beş kişiden biri Karlstadlı değil yeşil kartlıdır.

Yılda 8-10 milyon reçete yazılır, insanlar bu kadar sağlıksızdır.

Aydınlanma yoktur ama binlerce insan elektrik hırsızlığından yargılanır.

Kahvesinde “3 çay çek”, mahkemesinde “3 ay çek” uygulanır.

Rant, emlak, tadilat, tamirat, akçeli işlerle memleket gururlanır (!)

Yine diyorum; simidin sarayı, sohbetin evi, bakma öyle ananın yeri vardır.

Pandemi haritası kıpkırmızıdır ama kimsenin yüzü kızarmaz.

Üniversitesi, bilim değil kısa film ve emlak ofisidir.

Liseleri durmaksınız mitoz bölünür. Lise içine lise dikilir.

Denizimiz yoktur ama ne hikmetse insanımız balık hafızalıdır.

Her gün bir maskeli balo yaşandığından maskeli yaşam zaten anlamsızdır.

Onat Kutlar’ın şehrinde, AVM’leri sayma tek sinema kalmamıştır.

Buna rağmen en iyi senaryo bizim burada yazılır.

Kültür şoku çok derin yaşanır.

Sanatın S’si, kitabevinin esamisi,

Çeled Uşaklar olmasa tiyatronun kendisi yoktur.

 Ne diyordu Nazım, “ Akrep Gibisin” şiirinde:

“…Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,

hani şu derya içre olup

deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.

Ve bu dünyada, bu zulüm

senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

kabahat senin,

— demeğe de dilim varmıyor ama —

kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

EVET, KAHABATİN ÇOĞU SENDE, GÜZEL KARDEŞİM…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

20.07.2020 (Murat GÜREŞ)

DİĞER YAZILAR

ATATÜRK’E HAKARET EDENLER VE SORUŞTURMA AÇILAN ÖĞRETMEN

ZEKİ ABİ VE BENİM SİNEMAM NİYE YOK?

MAYIS HÜZÜNLERİ

AÇLIK, GURUR ve PATATES TORBASI

SİYASİ SİMGE BAKIMINDAN 128 VE GAZİANTEP’TE MUHALEFET

KULUN OLMAM AMA KÜLÜN OLURUM...

BİR KENTTEN, SAHTE CENNET YARATMAK

PROKRÜST YATAĞI, AVUKATLAR ve GERÇEKLİK

DÜŞ AĞRISI, DİŞ AĞRISI GİBİDİR…