Eğitimin zili sorunlarla çaldı

Eğitim-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ali Ersönmez, 2019-2020 eğitim ve öğretim yılının sorunlarla başladığını söyledi.

Eğitimin zili sorunlarla çaldı

 Eğitim-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ali Ersönmez, 2019-2020 eğitim ve öğretim yılının eğitimin niteliğinde yıllar içinde yaşanan gerileme, eğitimde yaşanan ticarileşme ve okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim gibi sorunlarla başladığını söyledi

TATİLİN SERPİŞTİRİLMESİ YANLIŞ

9 Eylül Pazartesi günü başlayan olan  eğitim-öğretim yılında, 18 milyon öğrenci ile 1 milyon öğretmenin ders başı yaptığını söyleyen Ersönmez, “ Okulların açılmasına kısa süre kala  en çok velilerin sorun ve talepleri gündemde yerini almaktadır. Özellikle kayıt ücretleri, devlet okullarında özel sınıflar, sene başı okul hazırlık giderlerinin el yakması velilerin ve bakanlığın gündemini meşgul etmektedir. Bu yılki değişikliklerden biri ise okulların bir hafta erken başlayıp, tatillerin ara dönemlere serpilmesidir. Açıktan eğitimin yaygınlaştırılmasından kaynaklı yaşanan sorunların çözümü için bugüne kadar hiçbir somut adım atılmamıştır. Sadece son beş yılda açık öğretime giden öğrenci sayısı yüzde 65 artarak 1,5 milyonun üzerine çıkmıştır. Çocuklarımız eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamakta, yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar; eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanamamaktadır” dedi.

MEB VE İMAM HATİPLER

MEB’in imam hatip ve meslek liseleri merkezli olarak şekillendirdiği öne süren Eğitim Sen Şube Başkanı Ersönmez, ortaöğretim okullaşma politikasının öğrencilerin çoğunluğunun yıllardır bu okullara yönlendirmeyi hedeflediğini kaydederek, “ Ancak sonuç tam tersi olmuştur. 2019 Liseye Geçiş Sınavı (LGS) sonucunda birçok ilde Anadolu liseleri kapasitesinin iki katı öğrenci kabul ederken, başta imam hatip liseleri olmak üzere, bazı liselerin kontenjanları bu yıl da büyük ölçüde boş kalmıştır” diye konuştu.

KAMU KAYNAKLARI ÖZEL OKULLAR İÇİN KULLANILDI

Okullar kapalıyken ortaöğretime geçiş ve üniversiteye yerleştirme sınavlarının sonuçları açıklandığını ancak özellikle liselere girişte  açıkta kalan öğrenciler, gitmek istemediği okula gitmek zorunda bırakıldığına dikkat çeken Ersönmez, açıklamasına şöyle devam etti:  “Gençlerin durumu son süreçte eğitim gündeminin temel başlıkları oldu. Kamu kaynaklarının devlet okulları için kullanılması yerine özel okullara teşvik adı altında aktarılması, eğitimde yaşanan eşitsizlikleri ve okullar arasındaki nitelik farklarını daha da derinleştiren bir işlev görmektedir. Yılın ilk yarısında MEB bütçe harcamalarının dağılımına bakıldığında eğitimin en temel ihtiyaçlarının görmezden gelindiği, bütçenin sadece zorunlu harcamalar dikkate alınarak harcandığı, hatta zorunlu harcamalarda bile ciddi oranda kısıntıya gidildiği anlaşılmaktadır.Yıllardır eğitime ayrılan kaynaklar sadece rakamsal olarak artmakta, doğrudan eğitim hizmetlerine yönelik yatırımlar açısından bütçelerde gerçek anlamda bir artışın yapılmadığı görülmektedirGöze çarpan konulardan biri ise özel okul sayıları.4 yıl önce 6 bin 710 olan özel okul sayısı 11 694 olurken, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 1 milyon 400 bini geçmiş görünmektedir.MEB bilgilerine göre ise ilimizde özel okullarda okuyan öğrenci sayısının 20 bin olduğudur.Son yıllarda eğitimin hızla özelleştirildiğinin, parası olanın daha iyi imkanlarda eğitim alma durumunun oluştuğunu göstermektedir.Bu da eğitimde “fırsat eşitliğini” ve “herkesin nitelikli, parasız” eğitim hakkının ortadan kalktığını göstermektedir.Yılın ilk yarısında MEB bütçe harcamalarının dağılımına bakıldığında eğitimin en temel ihtiyaçlarının görmezden gelindiği, bütçenin sadece zorunlu harcamalar dikkate alınarak harcandığı, hatta zorunlu harcamalarda bile ciddi oranda kısıntıya gidildiği anlaşılmaktadır.Yıllardır eğitime ayrılan kaynaklar sadece rakamsal olarak artmakta, doğrudan eğitim hizmetlerine yönelik yatırımlar açısından bütçelerde gerçek anlamda bir artışın yapılmadığı görülmektedir.Eğitim sürecinin bütün aşamalarında olduğu gibi, yükseköğretim alanında da eğitimin niteliği ve akademik yeterlilikler başta olmak üzere, çok sayıda sorun bulunmaktadır.  İlk kez geçtiğimiz yıl uygulanan YKS’nin ikinci kez yapıldığı bu yıl da sınav sonuçlarının pek çok yönden eleştirilmesi kaçınılmaz görünmektedir.Eğitim sistemimiz çocuklarımızı ve gençlerimizi eğitmemekte, sadece yapılacak olan sınavlara hazırlamaktadır.Türkiye’de gerek liselere, gerekse üniversiteye girişte sorunun tek başına yapılan merkezi sınavlar olmadığını, aksine sorunun daha köklü biçimde sınavlara odaklanmış olan eğitim sistemi olduğu ve bu konuda köklü değişikliklere gidilmeden kalıcı çözümlerin üretilemeyeceği ortadadır. Bilinçli olarak teşvik edilen ‘rekabete’ ve ‘yarışmaya’ dayalı ‘piyasacı eğitim’ anlayışı derhal terk edilmeli, öğrencilerin birbiri ile rekabet ettiği değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir.

Eğitim emekçilerinin maaşlarındaki erime ve satın alım gücümüzdeki azalmaya rağmen 5. Dönem toplu sözleşme görüşmelerinde 2020 için yüzde 4+4, 2021 için yüzde 3+3 maaş artışı yapılmıştır. İnsanca yaşam talebimizden son derece uzak olan böylesine düşük zam oranları ile ne geçinmek, ne de mesleğimizi sağlıklı bir şekilde icra etmek mümkündür.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

-Tam gün eğitime geçmeyen okul kalmamalıdır.
-Devletin kaynakları devletin okullarına aktarılmalıdır.
-Olanaklar eşitlenmeli,fırsatlar ve programlar çeşitlendirilmelidir
-Bütün okullara kütüphane,liselere sağlık görevlisi olan sağlık odaları açılmalıdır.
-Tam gün okullarda öğrencilere öğlen yemeği bedelsiz olarak verilmelidir.
-Yerellerde karşılığı olacak şekilde Bakanlık merkezinde eğitim ve bilim politikalar kurulu/konseyi oluşturulmalıdır
-Eğitim emekçilerine yapılan bütün ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır.
-Okullara yeteri kadar ödenek(bütçe) aktarılmalı,
-Taşımalı eğitim sona erdirilmeli,köy okulları eğitime açılmalıdır.
-Derslikleri boş kalan ortaokul ve liseler ihtiyaç duyulan ortaokul ve liselere dönüştürülmelidir.
-Okullaşma ve  yurtlar devlet tarafından yapılmalıdır.
-Öğretmen haklarını geliştirici ve iyileştirici süreç başlatılmalıdır.
-Yönetici atamalarında” liyakat, verimlilik, yeterlilik” esas alınmalıdır.
-Öğretmen atamalarında “mülakat, güvenlik soruşturması, sözleşmeli , ücreti uygulamaları” son bulmalıdır.”

6.09.2019 (Haber Merkezi)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR